HAKKINDA
Berna Özbakır, 1966 yılında, Antalya’da doğdu. Antalya Sakarya İlköğretim Okulu’nu tamamladıktan sonra, 1984 yılında Frankfurt’ta bulunan Ludwig Richter Alman Sanat Teknik Resim Bölümü’nü bitirdi. 1986 yılında Türkçe’sini ve Türk Kültürünü geliştirmek maksadı ile Türkiye’ye geri döndü ve Kız Meslek Grafik Resim Bölümü’nü başarıyla tamamladı.
Zamanın büyük bölümünü, kendi atölyesinde suluboya ve yağlı boya tekniğini kullanarak yapmış olduğu ipek üzerine peyzaj çalışmalarına ayıran sanatçı, aynı zamanda resme ve doğanın tüm var olan renklerine merak sararak gönlündeki sanat aşkını, tüm insanlarla paylaşabilmenin yollarında araştırmaya karar verdi. Tüm sanatsal özverisiyle çalışmalarına devam ederken, eserlerinde daha çok kendi ruh dünyasını ve onu ilgilendiren duygusal soyut konuları resme döküp, duygu kavramını doğayla özgürce özleştirebilmesi sayesinde içgüdüsüne sığındı. Muhteşem renklerin ona yeni ama çok derin ve farklı kapılar araladığını fark etti. Sanatçı, konu üzerine yıllarını, farklı farklı insanlar ve değişik yapıdaki psikolojik kavramları inceleyerek geçirirken, üzerinde çalışmalarını sürdürdüğü “Renklerin insan psikolojisi üzerindeki ruhsal temasını”, tahminleri doğrultusunda geliştirirken; aslında, o aralık kapıların nasıl da sonuna kadar açılabildiğini ve ne kadar da büyük zannettiğimiz ama küçücük olan yaşanası dünyada o kapılardan yüzbinlerce kez geçtiğimizi gördü.
Toplamış olduğu verilerden, bunun aslında zor ama eğlenceli bir ruh oyunu hatta ve hatta psikolojik bir anahtar misali, ruhumuzun en ücra köşelerindeki, bazen kendimize bile itiraf edemediğimiz duygu ve saplantılarımızın bizi ne şekilde keyiflendirdiğini ya da üzdüğünü derledi. Her zaman ve her şekilde “Çiçekler benim istediğim kadar renkli, ağaçlar, dallar arzularım kadar karmaşık, göller, denizler hayallerim kadar derin, gökyüzü ise istediğim doğrultuda fırtınalı ya da sakin. İşte bu benim dünyam!” diyen sanatçı, doğayı ve doğadaki tüm canlıları ve varlıkları ölesiye sevdiğini ve onları öldürüp yok etmek bir yana yaşatıp, var etmenin asıl mesele olduğunu canı gönülden savunuyor. En azından kendi benliğimizde, içimizde ve gönlümüzde…